21 Mayıs 2011 Cumartesi

Konu 3



Herkese merhaba,


Geçen hafta yoğun bir hafta geçirdim ve 2. konuyu çok iyi duyuramadım, sizden gelenleri de zamanında koyamadım. Kusura bakmayın.


Sanırım sizlerin de yoğun bir haftasıydı, önceki hafta kadar çok yazı gelmedi bana 


Bu arada, geçmiş konular için yazı yazar ve bana gönderirseniz, blogda yer verebilirim


mail adresini tekrarlıyorum: okuyankedi@yahoo.com


Her neyse, gelelim 3. konumuza!


Tanıdığınız en yaşlı insanı bana anlatmanızı istiyorum. 


süre: 1 saat

Bu kadarcık (:


Haydi masa başına!

Konu 2, Sizden Gelenler

Hayal’et Sandvici

Bu sandvici yapmak için ilk gereken şey kararlı olmanız. Çünkü anlatacağım tarifte malzeme toplamanız için biraz emek harcamanız gerekiyor.
Hazırsanız, başlayalım.

Bu sandviçin normal sandviçlerden farkı ekmeğinde gizli. Bu yüzden size tarif edeceğim fırından almanız gerekiyor. Bu fırın her yerde bulunan Gökyüzü semtinde. Bulunduğunuz herhangi bir yerden vasıta bulmanız mümkün. Gözünüzü kapayıp, mavi renkli gökkuşağı otobüslerine bindiğinizde, mavi olmasına dikkat edin yoksa yolunuzu kaybedebilirsiniz, sizi direk olarak Bulut amcanın fırınına çıkaracak. (Gözünüzü açmamaya gayret edin yolculuğunuz süresince, ani geri dönüşler sizi hem yorar, hem her denemenizde biraz daha zorlanırsınız. Zaten semte vardığınızda gözünüzü açma gereği duymayacaksınız.)Alacağımız ekmeğin adı, Düş’lepiş. Bir somun almanız yeterli. Diğer yandan biri beyaz, biri pembe olan iki çeşidi var. Farkları Bulut amcanın yaparken kullandığı malzemeden kaynaklanıyor, beyaz olanın gerçek mayası biraz daha fazla. Tercih sizin, ikisi de harika sandviç için. Bulut amca Gökyüzü semtinin yerlisi olup, aslen Feza doğumlu. Fırını, büyük büyük büyük dedesi açmış vakti zamanında. O da yüzyıllardır ailesinin yaptığı gibi burayı işletiyor. Size sunacağı ikramlar arasından ‘gün batımı keki’ni denemenizi şiddetle tavsiye ederim. Ama ölçüyü kaçırmayın, zira diğer malzemeler için Gökyüzü semtinde daha dolaşacak çok yeriniz olacak. Daha önce dediğim gibi, ekmeği buradan almak zorunda değilsiniz ama herhangi bir ekmek kullandığınızda kesinlikle tat vermeyecektir. Denedim, oradan biliyorum.

Fırından ayrıldıktan hemen sonra, tam karşınızda göreceğiniz Diyar Hanımın düş dükkanına girin. Burada sakın aklınız karışmasın. Rengarenk kavanozlar içinde satılan, boy boy düşler düş’lepişin arasına sürmek istediğiniz harç olacak. Benim tavsiyem, mümkün olduğunca renkli düşleri seçin. Çünkü dükkana girdiğinizde göreceksiniz, en açık renklerden başlayıp, arka raflara doğru koyulaşıyor. Seçtiğiniz düş ne kadar koyu olursa, sandviçte o kadar ağır bir tat olacak. Ağır tadı olan sandviçler genelde kalp ağrılarına sebep oluyor. Siz en iyisi aklınızı ve gönlünüzü ferah tutup, renklere yönelin. Diyar hanım her ne kadar çok titiz bir hanım olup son kullanma tarihlerine dikkat etse de, siz yine de tarihleri kontrol etmeyi unutmayın. Ayrıca ne kadar yakın tarih, o kadar hafif ve lezzetli bir sandviç.

Buradan da ayrıldıktan sonra esas malzememizi alacağımız ve sandviçe adını veren Hayal merkezine doğru yola çıkıyoruz. Buranın en iyi özelliği, sizi asla yargılamamaları. Kapıdaki güvenlik görevlisi sizi olumsuz düşünce dedektöründen geçirdikten sonra sizi tamamen kendi başınıza bırakıyor. Zaten burada gidilecek özel bir yer yok. Her yer özel! Sadece adım attıkça keşfediyorsunuz. Bakılan yer aynı olsa da, görülen her zaman farklı olduğundan önerebileceğim fazla bir şey yok. İlk katta bahçeye çıktığınızda ufkunuzu kaplayan meyve bahçelerini göreceksiniz. İzinsiz almamanızı tavsiye ederim. Çünkü bazı meyveler sadece senede bir kez açıyor ve koparıldıkları anda ölüp gidiyorlar. Özel toplama timleri genelde bu ağaçların yakınında nöbet tutsa da, semt dışına atılmanızı gerektirecek bir davranışta bulunmamanız menfaatiniz icabıdır. Malzememiz için üçüncü katta bulunan hayal aynalarından yararlanabilirsiniz. Bu aynaların altında küçük bir kutu yer alır. Aynanın karşısına geçip, yüreğinizden geçen en büyük hayalinizi anlatın. Yeterince açık anlatırsanız size vereceği malzemeyi sandviçinize katabilirsiniz. Bu sayede hayalinize ulaşmanızı sağlayacak yola dair ipuçlarını, ertesi gün gün ışığıyla birlikte aklınızın bir köşesinde bulacaksınız.

Malzemelerinizin hepsini aldıktan sonra umut kahvesinde, yudumlayacağınız açık renkli umutlarla hazırladığınız sandviçi yiyebilir, eve dönüş zamanınıza kadar istediğiniz kadar umut depolayabilirsiniz.

Bu arada, semtin meydanında bulunan Masal teyzeden birkaç elma almadan geri dönmeyin. Bunlar dünya üzerinde yiyebileceğiniz en lezzetli elmalar. Ayrıca, benden duymuş olmayın, masalların sonunda gökten düşen üç elmayı hep Masal teyze atıyormuş. Bilginize.

Şimdiden afiyet olsun.

Gözünüzü açtığınız an istediğiniz yerden, bulunduğunuz yere dönebilirsiniz.

Lieberry

Konu 2, Sizden Gelenler

çok acıkmıştım. evde olan malzemelerle yemek yapmak imkansız ve çok bulaşık çıkartacaktı. cadıların büyü ile bulaşık yıkadığını mı sanıyorsunuz ? yanılıyorsunuz. cadıların da kıdemleri ve rütbeleri vardır. her şeyi yapamazlar ya da yasaklı listesi vardır. bulaşık yıkarken ya da yemek yaparken birine ya da birilerine zarar verirseniz bu kara listelere adınız yazılır. müfettişler sizin yaptıklarınızı bilir ve rütbenize göre davranır. acemiyken yaptıklarınızın cezasını bir ömür boyu çekersiniz. hava karardığı için dışarı çıkmak da istemiyordum. elimdekilerle yetinecek, yarın da alışveriş yapacaktım. 

tek ama büyük bir dilim ekmeği aldı. dolabı açtı, iki gün önce dağda dolanırken topladığı yapraklardan birini ilk önce koydu. yaprağın üstüne dolaptaki son kalan peynir kırıntılarını ekledi. elindeki sos biraz fazla karışıktı, hem çok acı hem de şekerliydi. biraz bu sostan döktü, ama bitmesini istemiyordu. yine dağdan topladığı mantarları iyi ve kötü, yenilir ve yenilemez diye ayırdıktan sonra yıkadı ve sosun üstüne koydu. ağzının suyu akıyordu. hemen yemek istiyordu, ama bir ısırık alsa, sandviç tam bitmediği için pişmanlık duyacaktı. hava giderek kararmıştı. cama bir şeyler çarptı, cadı camı açtı ve çarpanları içeri aldı. yarasaydı bunlar. sandviçe et gelmişti. sandviçi yapmayı bıraktı ve yarasaları yanan şömine ateşine bıraktı kızarsınlar diyerek. yarasalar 10 dakika sonra hazırdı. ilkini mantarların üstüne koydu ve üstüne sos ekledi. biraz mantarı daha vardı, dikkatlice seçip soslayıp sandviçe ekledi. sos hem yapışkan özelliği görüyor hem de rengi iştah açıyordu. pembeye kaçan kırmızıydı sosun rengi. mantarların üstüne diğer yarasayı koydu ve üstünü kalan yaprak ile kapadı. artık yiyebilirdi. ev o kadar dağınıktı ki, toplayıp oturması zaman aldı. yardımcısı ve evcil hayvanı uyuyordu. akşam üstünden sabahın ilk ışıklarına kadar uyuyabilen bir yaratıktı onun ev arkadaşı. iki dünyanın da gazetelerini sandviçi yerken okudu. sandviçteki yarasalar biraz küçüktü, ama mantarı bol koymuştu. susamıştı, kalktı ve mutfağa gitti. dün dağdan topladığı dağ çileği ile içecek yapmıştı. buzluğu açtı, ihtiyacı kadar buz aldı. yan dolabın kapağını açıp en sevdiği kupasını aldı, buzları içine attı ve içeceğin geri kalanını boşalttı. ilk yudumu mutfaktan odaya geçerken aldı, yarın dağ çileği toplama sözünü verdi kendi kendine. artık sandviçin tamamını içecekle birlikte tüketebilirdi. sonra zaten uyuyacaktı...

Photographis

Konu 2


Bir önceki konu için yazı gönderen herkese teşekkürler! Ben gerçekten çok eğlendim okurken.

Sırada 2. konu!

Yeni bir sandviç (TDK böyle yazılmasını istiyor) icat edin! Sonra da 45 dk. içinde bunu bize en ince ayrıntısına kadar anlatın. Ve son olarak, sandviçinize bir isim koymayı unutmayın.

1 hafta süreniz var!

İyi eğlenceler

Konu 1, Sizden Gelenler

beni bu salak şeylerin arasına neden koymuşlar ki ? uffs zaten yorgunum, vampirler ve cadılar diyarından normal dünyaya sadece bir kişi için getirilmiş  olmak bile sıkıcı. neymiş hanımefendi orta dünya'da yaşamaktan sıkılmış, normal insanlar arasında yaşayacakmış. neymiş kendisi beni taşıyamazmış ve bunu kargo şirketleri yapacakmış. neymiş 1-2 gün dünyanın en büyük hayvan satış ve emanet mağazasında bekleyecekmişim. neden ? sadece izini başkaları bulamasın diye. evet sahibim olacak insan bu kadar paranoyak bir cadı. cadılar dünyasında dahi hiç arkadaşı olmayan, beş çayını benden daha tuhaf yaratıklar eşliğinde içen kaçığın teki. kimileri onun akıl hastasinden kaçtığını söylüyor, kimileri ise yaptığı deneyler sonucu böyle tuhaf ve çekilmez biri olduğunu. bu tarz bir tipiniz varsa, sizin de sahibiniz normal olamaz heralde. ben de istemezdim pembe kıyafetler giyen bir veletin elinde olmayı. bana neler yapacaklarını düşünemiyorum bile. 

beni diğerlerinden çok da uzak bir yere koymamışlar, ama ışıklandırmadan dolayı neredeyse karanlık kutu içi gibiyim ; etrafım tamamen siyah, ışık ve hava girsin diye açılmış yerler dar ve siyah mat ince tellerle örülmüş. tek gözümü kısarak bir şeyler görebiliyorum, yine de aynı dünyadan birileri olmadığı için, hiç mi hiç konuşabileceğim biri yok. konuşabileceğim derken telepati yardımıyla tabii ki.

acıkıyordum giderek, hava kararmıştı, akşam yemeği vaktinde umarım bir şeyler yerim. biraz dışarıyı izledim, ön cama onların beni göremeyeceği şekilde bir cam-ayna koymuşlardı, ah şu dünyalılar, zekiler aslında. ben onları izlerken, onlar da yandaki şirin olduklarını düşündükleri dünyadaki hayvanları izliyorlardı. sanırım bir tanesinin daha bakımını üstlenmek istiyorlar, çünkü ellerinde kocaman ve tüylü bir köpek olduğunu görüyorum. epey korkutucu aslında, siyah ve tüylü. benden daha korkunç ama cinsi farklı olduğu için şirin geliyor heralde bu dünyadakilere. yeteneği ne ? uyuması mı ? hah ! yeteneğe bak. tıkırtılar duyuyordum, yemek bölümüme bir şeyler bıraktılar. suyum zaten vardı. bir de özel içeceğimin olması lazım, ama kaçık bunu tembihlememiş demek ki. yemek ne mi ? yarasa tabii ki. bulmanın çok zor olduğunu sanmıyorum, özellikle tembihleyen bir cadı ise. yemek faslı biraz sıkıcı aslında, sürekli aynı şeyleri yeseydiniz, sizin için de böyle olurdu eminim. 

iş yerini kapıyorlardı sanırım, umarım yarın gelir bizimki. tek kalmaktan ve dolaşamamaktan sıkıldım. yeni evin bahçeli olduğunu ve insanlardan uzakta olduğunu başkasıyla konuşurken duymuştum. güneşi pek sevmeyen bir sahibim olması iyi, bana da zararlı güneş. cadılar ve vampirlerin yaşadığı mimarileri düşününce dünyadaki evlerden umutsuzum aslında. 

12 saat sonra...

uyanmıştım. kafamı yan çevirdiğimde yandaki hayvanların olduğu kafesin artık boş olduğunu gördüm. en azından onların sesleri yok artık. ve görüş alanım daha geniş. insanlar sürekli kafeslerdeki hayvanları alıp seviyor, sonra bırakıyorlardı. beni görmemeleri ise kendileri açısından iyi. türlü türlü hayvan sevme yöntemleri var, sanırım bu hiç bana göre değil. bizimki gelse de beni alsa burdan. 

6 saat sonra...

epey sakin, insanlar seyrekleşiyor giderek. tek gözümle burdan olanları izlemekten sıkıldım. o kadar sıkıldım ki yemeğimi yemedim. bir süredir kapı açılmıyor, insanları izlemek de sıkıcı olmaya başladı...

2 saat sonra cadı, emanetçiye gelmişti, sırtında kocaman bir şapka, elinde süpürge ile. saçlarına biraz daha normal görünüm vermeye çabalamış ama daha da batırmıştı, pelerini yama doluydu. direkt kasa yazan yere yöneldi, işlemlerini yapıp, kafesini arka tarafa taşımalarını istedi çalışanlardan. arka kapı çıkışında kafesi aldı ve kapıyı kapattı. şapkasını taktı, süpürgeye atladı, yeni evlerine doğru uçuyorlardı...


Photographis

12 Mayıs 2011 Perşembe

Konu 1, Sizden Gelenler

Konuşuyor bu minik hayvancağız.Alın bence.Hem arkadaş olur size.Geceleri dertleşir,sohbet edersiniz.İnsanlar gibi dinlememezlik edip arkasına bakmadan gitmez.Daha vicdanlıdır günümüz insanlığına nazaren.


Sizin gözyaşlarınızla hüzünlenir.Sevincinizle mutlu olur.Biricik bir dosttur.Çirkin ve biçimsiz görünüşünü kendine dert edipte tasalanmaz.Hayatla barışıktır.Bir şeyler öğretebilirsiniz ona.Ders çalışırken size yardımcı bile olabilir.Hatırlamanız gerekenleri zihnine not alır.Güzin ablalık yapar size anlayacağınız.


Yetmez mi?


Yazarolucakbukız

Konu 1, Sizden Gelenler

Hey, Merhaba!

Benim adım Şiko. Öncelikle dış görünüşüme aldanmamanızı isterim. Burada pek çok sıradan hayvanın arasında kaybolup gitmeme müsaade etmeyin.

Hey!

Sizinle konuşabiliyorum, duymuyor musunuz?

Madagaskarda defalarca diksiyon eğitimi aldım. Yüz mimiklerimi kontrol edebilirim. Evet. Şaka değil. Aynı zamanda mükemmel bir dinleyiciyim.

İnsanlarla iletişim kurmakta güçlük mü çekiyorsun? Benimle konuş. Ben senin başına gelebilecek en iyi şey olabilirim.

Hem bana güzel bir şapka bulabilirsen sıra dışı kulaklarımdan, french cloth giysiler dikebilirsen de tuhaf tüylerimden kurtulmuş olursun.

Gözlerime bak! Nasıl da içten ve sıcakkanlı olduğumu fark etmiyor musun?

Sana neyi nerde ne zaman yapman gerektiğini söyleyebilirim. Yeter ki bana sor.

Kitap okumaktan saatlerce gözlerin mi yoruluyor. Bunun için sıkılmana gerek yok, çünkü evinde mükemmel bir okuyucu beslemek üzeresin!

Ben diğer hayvanlar gibi yüzünü gözünü yalayıp, evini yabancılardan havlayarak koruyamayabilirim belki ama sana hayatının her anında eksikliğini duyduğun, hemcinslerin tarafından görmediğin ilgi ve şefkati gösterip mükemmel bir can yoldaşı olur, evde şüpheli kişiler gördüğümde de 155i arayabilirim.

Hadi! Ne duruyorsun!

Malhun