12 Mayıs 2011 Perşembe

Konu 1, Sizden Gelenler

İşte sıkıcı bir gün daha..Yine hava çok sıcak ve bunaltıcı.Üstelik sabahtan beri verdikleri su ve yiyecek benim gibi küçücük bir hayvanı bile doyurmaya yetmez!Canım ada’m,memleketim. Ah kafam ah!Ne vardı konuşacak o turistle.Bir anlık gafletle şikayet edecek halimi.Meğer ne hata etmişim kendimi hapse koydurtmuşum elimle.Nereden bilirdim insan denen varlığın bu kadar acımasız olabileceğini.Aslında hep onun yüzünden.Eski nişanlım zirkonyum evet zirkonyumun yüzünden!Yoksana’nın peşinden gitmeseydi beni bırakıp,kendimi bir turiste dert yanarken bulmayacaktım.Bu diyarlardan çekip gitmek istemeyecektim.Ama nereden bilebilirdim konuştuğum turistin sıkılgan bir Türk olduğunu!

 

Ona ilk merhaba ben yalakayi dedim.Hem korku hem şaşkınlık hemde bir sevinç evet bir mutluluk parıltısı gördüm yüzünde. Sonra duruma  beni bile şaşırtan bir hızla o kadar çabuk alıştı ki ömür boyu arkadaş olabileceğimizi,kendisinin çok yalnız biri olduğunu,beni bu sıkıntıdan kurtarabileceğini,kendi ülkesinin buradan daha güzel olduğunu,hava değişiminin bana iyi geleceğini falan söyledi.Birde söz verdi seneye madagaskara tekrar gelecekti ve o gelişinde eğer memnun kalmamış veya ülkemi özlemişsem beni geri getirecekti.O kadar güven vermişti ki tüm dediklerine inanmıştım.Hatta gitmek için can atmaya başlamıştım.Bu,Zirkonyumu unutmak için tek şansımdı.Madagaskar’da kalıp ailemden ayrı olarak yaşayamazdım.Burası çok acımasız ve vahşi bir yaşam alanına sahip.Yaşamımı elimle kısaltmış olurdum.Tek bir yol vardı.Beni koruyacak ve sahip çıkacak bir insanın beni buralardan götürmesi. Beni kapaklı çantasına attı ve ülkesine götürdü.

İlk başlarda her şey çok güzeldi.Sabahları onu ben uyandırıyordum beraber kahvaltı yapıyorduk.Aslında otçul beslenirdim adada ama burada ne bulursam yer olmuştum.Sabahları bana peynir verdiği bile olmuştu.Zamanla birbirimize daha çok alıştık.Bende ziri biraz olsun unutabilmiştim.Fakat sahipte tuhaflıklar vardı.Artık çoğu zaman kahvaltı yapmamaya başladık.Eve çok geç geliyor beni epeyce ihmal ediyordu.Üstelik birkaç kez  eve yabancı birinin de geldiğini görüyordum.Gece ben uyku sersemiyken gürültülerine uyanıyordum.Gel zaman git zaman aramız iyice açıldı.Artık bana ihtiyacının olamdığını,bakamayacağını hatta benden sıkıldığını bu çirkin yüzüme baka baka çirkinleştiğini falan söyledi.Peki o zaman beni geri götür dedim söz vermiştin.Hem iyiyim ben artık ve ülkemi çok özledim.O ne yaptı?Ertesi hafta evden madagaskara çıkıyoruz diye çıktık ve işte buradayım!Vefasız insanoğlu! Vicdansız insanoğlu! Şimdi hergün defalarca yalvarıyorum beni ülkeme geri götürün diye kimsenin umru değil.Pet shop sahibi konuşabilme özelliğimi öğrenince öyle bir paha biçti ki ben bile o kadar etmeyeceğimi biliyorum.

Pet shopa gelen insanlar genelde ya köpek ya kedi almak için gelirler.Çocuklar ise tüm hayvanlara bakarlar.Bana gelince ‘ayy ne kadar çirkin şey bu ne böyle’ diye irkilip ya sağımdaki kedilere bakarlar ya solumdaki köpeklere doğru devam ederler.Benim bir türüm yok burada öyle kedi köpek gibi benimle alakası olmayan türlerin arasında belki kaynarım satılırım diye koydu sahip.Ama bazı çocuklar farklı.Onlar beni görünce ıyy demek yerine iyice yaklaşırlar gözlerini şaşı yaparak uzun uzun incelerler.İşte tam o sırada fısıldarım ‘hey küçük’. Aniden geri çekilip etraflarına bakınırlar kimin seslendiğini bulmaya çalışırlarken ‘benim ben yalakayi ‘derim baktığın o çirkin şey! Gözlerini kocaman açar çoğu,ağızlarını da öyle zıplasam girecek kadar.Sonra başlarım anlatmaya onların şaşkınlığın geçmeyeceğini bildiğimden.Hikayemi anlatırım buraya nasıl geldiğimi,hoşlandığım şeyleri,sevmediklerimi.Mesela duş almayı çok sevdiğimi hatta şampuan bile kullanmaya alıştırdığını sahibimin.Peynir yiyebildiğimi hatta zorlarsam soğutulmuş çay içebileceğimi.Çok iyi bir arkadaş olduğumu,şarkı söyleyebildiğimi,geceleri uyuyamazsa bu konuda yardımcı olabileceğimi.Beni hergün bir kere dışarı çıkarırsa uslu uslu duracağımı.Mızıka sesini çok sevdiğimi çalarsa zevkle dinleyip eşlik edeceğimi.Hatta hava alabileceğim bir çantası olursa hep yanında olabileceğimi.Tüm sıkıntılarını anlatabileceğini,ona fikir verebileceğimi.Gönül işlerinden anladığımı eskiden bir nişanlım olduğunu anlatırım.O ise dinler.Ve sonuna eklerim ‘beni bir gün madagaskara geri götürür müsün?Çok çok özledim de’…Kocaman gözleri  kocaman yüreğinin etkisiyle dolar,hüzünlenir halime.Kocaman yürekli çocuklar beni o anda alıp götürmek isterler.Anne babalarına yalvarırlar.Hatta kimisi konuştuğumu iddia eder.Yalvarır bu marifetimi göstermem için.Ama bilirim ki büyüklere konuşmak suya anlatmak gibidir bir hikayeyi.Boşa akıtmak sözcükleri.Benim sözcüklerim değerlidir.Bunu acı bir tecrübeyle bildiğimden susarım.Çünkü büyükler sadece şaşırmak için dinlerler beni.Yüreklerini açmazlar açsalar da bir çocuğun ki kadar içten olamazlar.Sonumu bildiğimden yalnızca kocaman yürekli çocuklarda ararım dermanımı.Fakat heyhat ne kadar yalvarsalar da çoğunun anne babaları eve bu kadar çirkin bir şey asla sokmayacaklarını söylerler.Kimisi bu ucube şey neyle beslenir ne içer sonra elimizde ölür üzülürsün kılıfı ardına saklanır.Kimisi ise sonuna kadar ikna eder annesini ama hepsi de fiyatımı duyunca ardına bakmadan kaçar.Onları pet shop sahibi bile inandıramaz konuştuğuma para için çocuk kadar aklı olduğunu söylerler.Sahipte marifetimi göstermediğim için onlar gittikten sonra bir güzel fırça çeker.Ceza verir bana.Tabi cezam ne olabilir?Yememe ve içmeme cezası.İşte böyledir hayatım.Özgür olacağım günü beklemekle geçer ömrüm.Bir çocuğun kalbinde hayat bulmayı diler.Bazen aç derim kapağımı aç kaçarız beraber.Tam açacakken sahip gelir,gözü üzerimde zaten.Gitmeyi beklerim ben.Özlediğim aileme,ülkeme kavuşmayı…

wantwrite

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder