21 Mayıs 2011 Cumartesi

Konu 1, Sizden Gelenler

beni bu salak şeylerin arasına neden koymuşlar ki ? uffs zaten yorgunum, vampirler ve cadılar diyarından normal dünyaya sadece bir kişi için getirilmiş  olmak bile sıkıcı. neymiş hanımefendi orta dünya'da yaşamaktan sıkılmış, normal insanlar arasında yaşayacakmış. neymiş kendisi beni taşıyamazmış ve bunu kargo şirketleri yapacakmış. neymiş 1-2 gün dünyanın en büyük hayvan satış ve emanet mağazasında bekleyecekmişim. neden ? sadece izini başkaları bulamasın diye. evet sahibim olacak insan bu kadar paranoyak bir cadı. cadılar dünyasında dahi hiç arkadaşı olmayan, beş çayını benden daha tuhaf yaratıklar eşliğinde içen kaçığın teki. kimileri onun akıl hastasinden kaçtığını söylüyor, kimileri ise yaptığı deneyler sonucu böyle tuhaf ve çekilmez biri olduğunu. bu tarz bir tipiniz varsa, sizin de sahibiniz normal olamaz heralde. ben de istemezdim pembe kıyafetler giyen bir veletin elinde olmayı. bana neler yapacaklarını düşünemiyorum bile. 

beni diğerlerinden çok da uzak bir yere koymamışlar, ama ışıklandırmadan dolayı neredeyse karanlık kutu içi gibiyim ; etrafım tamamen siyah, ışık ve hava girsin diye açılmış yerler dar ve siyah mat ince tellerle örülmüş. tek gözümü kısarak bir şeyler görebiliyorum, yine de aynı dünyadan birileri olmadığı için, hiç mi hiç konuşabileceğim biri yok. konuşabileceğim derken telepati yardımıyla tabii ki.

acıkıyordum giderek, hava kararmıştı, akşam yemeği vaktinde umarım bir şeyler yerim. biraz dışarıyı izledim, ön cama onların beni göremeyeceği şekilde bir cam-ayna koymuşlardı, ah şu dünyalılar, zekiler aslında. ben onları izlerken, onlar da yandaki şirin olduklarını düşündükleri dünyadaki hayvanları izliyorlardı. sanırım bir tanesinin daha bakımını üstlenmek istiyorlar, çünkü ellerinde kocaman ve tüylü bir köpek olduğunu görüyorum. epey korkutucu aslında, siyah ve tüylü. benden daha korkunç ama cinsi farklı olduğu için şirin geliyor heralde bu dünyadakilere. yeteneği ne ? uyuması mı ? hah ! yeteneğe bak. tıkırtılar duyuyordum, yemek bölümüme bir şeyler bıraktılar. suyum zaten vardı. bir de özel içeceğimin olması lazım, ama kaçık bunu tembihlememiş demek ki. yemek ne mi ? yarasa tabii ki. bulmanın çok zor olduğunu sanmıyorum, özellikle tembihleyen bir cadı ise. yemek faslı biraz sıkıcı aslında, sürekli aynı şeyleri yeseydiniz, sizin için de böyle olurdu eminim. 

iş yerini kapıyorlardı sanırım, umarım yarın gelir bizimki. tek kalmaktan ve dolaşamamaktan sıkıldım. yeni evin bahçeli olduğunu ve insanlardan uzakta olduğunu başkasıyla konuşurken duymuştum. güneşi pek sevmeyen bir sahibim olması iyi, bana da zararlı güneş. cadılar ve vampirlerin yaşadığı mimarileri düşününce dünyadaki evlerden umutsuzum aslında. 

12 saat sonra...

uyanmıştım. kafamı yan çevirdiğimde yandaki hayvanların olduğu kafesin artık boş olduğunu gördüm. en azından onların sesleri yok artık. ve görüş alanım daha geniş. insanlar sürekli kafeslerdeki hayvanları alıp seviyor, sonra bırakıyorlardı. beni görmemeleri ise kendileri açısından iyi. türlü türlü hayvan sevme yöntemleri var, sanırım bu hiç bana göre değil. bizimki gelse de beni alsa burdan. 

6 saat sonra...

epey sakin, insanlar seyrekleşiyor giderek. tek gözümle burdan olanları izlemekten sıkıldım. o kadar sıkıldım ki yemeğimi yemedim. bir süredir kapı açılmıyor, insanları izlemek de sıkıcı olmaya başladı...

2 saat sonra cadı, emanetçiye gelmişti, sırtında kocaman bir şapka, elinde süpürge ile. saçlarına biraz daha normal görünüm vermeye çabalamış ama daha da batırmıştı, pelerini yama doluydu. direkt kasa yazan yere yöneldi, işlemlerini yapıp, kafesini arka tarafa taşımalarını istedi çalışanlardan. arka kapı çıkışında kafesi aldı ve kapıyı kapattı. şapkasını taktı, süpürgeye atladı, yeni evlerine doğru uçuyorlardı...


Photographis

1 yorum: