21 Mayıs 2011 Cumartesi

Konu 2, Sizden Gelenler

çok acıkmıştım. evde olan malzemelerle yemek yapmak imkansız ve çok bulaşık çıkartacaktı. cadıların büyü ile bulaşık yıkadığını mı sanıyorsunuz ? yanılıyorsunuz. cadıların da kıdemleri ve rütbeleri vardır. her şeyi yapamazlar ya da yasaklı listesi vardır. bulaşık yıkarken ya da yemek yaparken birine ya da birilerine zarar verirseniz bu kara listelere adınız yazılır. müfettişler sizin yaptıklarınızı bilir ve rütbenize göre davranır. acemiyken yaptıklarınızın cezasını bir ömür boyu çekersiniz. hava karardığı için dışarı çıkmak da istemiyordum. elimdekilerle yetinecek, yarın da alışveriş yapacaktım. 

tek ama büyük bir dilim ekmeği aldı. dolabı açtı, iki gün önce dağda dolanırken topladığı yapraklardan birini ilk önce koydu. yaprağın üstüne dolaptaki son kalan peynir kırıntılarını ekledi. elindeki sos biraz fazla karışıktı, hem çok acı hem de şekerliydi. biraz bu sostan döktü, ama bitmesini istemiyordu. yine dağdan topladığı mantarları iyi ve kötü, yenilir ve yenilemez diye ayırdıktan sonra yıkadı ve sosun üstüne koydu. ağzının suyu akıyordu. hemen yemek istiyordu, ama bir ısırık alsa, sandviç tam bitmediği için pişmanlık duyacaktı. hava giderek kararmıştı. cama bir şeyler çarptı, cadı camı açtı ve çarpanları içeri aldı. yarasaydı bunlar. sandviçe et gelmişti. sandviçi yapmayı bıraktı ve yarasaları yanan şömine ateşine bıraktı kızarsınlar diyerek. yarasalar 10 dakika sonra hazırdı. ilkini mantarların üstüne koydu ve üstüne sos ekledi. biraz mantarı daha vardı, dikkatlice seçip soslayıp sandviçe ekledi. sos hem yapışkan özelliği görüyor hem de rengi iştah açıyordu. pembeye kaçan kırmızıydı sosun rengi. mantarların üstüne diğer yarasayı koydu ve üstünü kalan yaprak ile kapadı. artık yiyebilirdi. ev o kadar dağınıktı ki, toplayıp oturması zaman aldı. yardımcısı ve evcil hayvanı uyuyordu. akşam üstünden sabahın ilk ışıklarına kadar uyuyabilen bir yaratıktı onun ev arkadaşı. iki dünyanın da gazetelerini sandviçi yerken okudu. sandviçteki yarasalar biraz küçüktü, ama mantarı bol koymuştu. susamıştı, kalktı ve mutfağa gitti. dün dağdan topladığı dağ çileği ile içecek yapmıştı. buzluğu açtı, ihtiyacı kadar buz aldı. yan dolabın kapağını açıp en sevdiği kupasını aldı, buzları içine attı ve içeceğin geri kalanını boşalttı. ilk yudumu mutfaktan odaya geçerken aldı, yarın dağ çileği toplama sözünü verdi kendi kendine. artık sandviçin tamamını içecekle birlikte tüketebilirdi. sonra zaten uyuyacaktı...

Photographis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder